30 Ekim 2007 Salı

Avrupa avrupa duy sesimizi, işte bu Kenyalıların ayak sesleri

20 küsür yıldır düzenlediğimiz Avrasaya maratonunu kazanan bir Türk var mıdır acaba. Kanıma dokunmaya başladı artık bu iş. Ben gerçekten rahatsız olmaya başladım Asya dan Avrupaya geçmeyi için sembolize ettiğimiz bu yarışlarda siyah tenli insanları görmekten. Tamam bu işte iyiler belli ama araya biz de girsek fenamı olur. Dünyanın bir ucundan geliyorlar, yarışı kazanıp paraları götürüyorlar. Ne güzel valla.

25 Ekim 2007 Perşembe

1980'li yıllardaki toplu eylemlerde-yürüyüşlerle şimdikiler arasındaki fark!

Herkes o kadar kararlı bir yerde duruyordu ki; polis birşey yapmadığı an karşısındakilerin o ülkenin düzenini değiştirebileceklerini düşünüyordu!
Öteki tarafda bu kadar sağlam durmazsa hiçbirşeyin değişmeyeceğinin farkındaydı.

Bu gün iki tarafta biliyor ki hiçbirşey değişmeyecek.
Mehmet Çağlarer-fotoğraf sanatçısı

Cendere

Söylesem faydası yok

Sussam gönül razı değil

Fuzuli

Genç Siviller...



Mailime gelen bir yazıyı aşağıya koymuştum. Yazının kaynağı olan web sitesini inceledim. Tavsiye ederim inceleyin.



Genç Kürt vatandaşlarımızın son olaylar hakkındaki düşünceleri. İlginç!

Sessizce yasımızı tutamadan, sessizce dualarımızı edemeden siyasi sloganlarınız, intikam isteyen çığlıklarınız, düşmanlığı artıracak ölçüsüz tepkilerinizle yine hamasetin, siyasetin dibine vurdunuz!
Yas tutmayı, vakur durmayı, itidali elden bırakmamayı, sağduyulu davranmayı yine beceremediniz!
Size inanmıyoruz!
Onları gerçekten sevseydiniz, hamaset dolu cümleleriniz samimi olsaydı önce 19 yaşında gençlerin 3 aylık eğitimlerle çatışmalara gönderilmelerine isyan ederdiniz
Onları gerçekten düşünseydiniz, onları hayatlarına gerçekten kıymet verseydiniz bütçeden aslan payını alan silahlı kuvvetlerin bir ay içinde bu kadar büyük kayıplar vermesini sorgular, bu kayıplar için üzerlerine vazife olmayan her konuda açıklama yapan askeri yetkililerden acılı aileler adına hesap sorma cesaretini gösterirdiniz!
Onlar umurunuzda olsaydı, sekiz askerin nasıl olupda kaçıralabildiğini, o askerlerin akıbetleri hakkında yapılan çelişkili açıklamaları, siyasi konularda geceyarısı açıklama yapan askeri yetkililerin saatlerce kamuoyundan bu gerçeği saklamalarını eleştirilebilir, havanda su dövmek yerine sorumluları istifaya çağırma basiretini gösterebilirdiniz!
Daha birkaç ay öncesine kadar göbeğini kaşıyan adamlar diyerek aşağılanan insanların çocuklarına sahiden kıymet verseydiniz, gencecik ölümleri yaşlanmış siyasetlerinize hayat vermek için kullanmaz, onları ölümleri üzerinden siyaseten yaşadığınız yenilginin rövanşını alma peşine düşmezdiniz!
Onların gerçekten "öldü denilmemesi gereken şehitler" olduğuna inansaydınız, Hrant Dink'i öldüren çapulcu katillerle birlikte adlarını anarak aziz hatıralarını rahatsız etmezdiniz.
Onların annelerinin acılarını gerçekten yüreğinizde hissetseydiniz, sınır ötesi operasyon, savaş naraları atarak başka annelerin acıları üzerinden bedeller ödeme yeminleri etmezdiniz.
Gerçekten vatanınızı sevseydiniz, evinize bayrak asarak, sokaklarda taşkınlıklar yaparak, ileri geri konuşarak toplumsal barışımızın köküne kibrit suyu dökmezdiniz!
Gerçekten Türkiyenin menfaatlerini düşünseydiniz, Irak bataklığına bizi çekmeye çalışanların apaçık tahriklerine gelmezdiniz!
Gerçekleri merak etseydiniz, sahiden Türkiye için en iyisini isteseydiniz sivil anayasa tartışılırken, Mecliste barış rüzgarları eserken, sivil siyaset güçlenirken şiddetin neden yeniden yükseldiği sorusuna sahici yanıtlar arardınız!
Gerçekten barış ve çözüm isteseydiniz, iktidarlarını şiddetin ve çatışmaların devam etmesi üzerine kuranların siyasetlerine alet olmazdınız.!
Üzerlerinde asker kostümleri olan gencecik siviller öldü yine. Daha hayata tam başlayamadan.
Şimdi Susun! Yasımızı tutalım

www.gencsiviller.net

24 Ekim 2007 Çarşamba

Mekanik Türk!

"Mekanik Türk", 18. yüzyılda yapılan ve benzerlerini kolayca yenen bir satranç makinesinin adıydıymış. Daha sonrabu makinenin içinde aslında bir satranç ustasının gizlendiği ortaya çıkmış.



Muzipçe bir iş olmuş. Türk aklının çalışma sistemini öğrenmek isteyenlere güzel bir örnek.

23 Ekim 2007 Salı

Fatih Bizans'ı nasıl fethetmiş? Halkını gaza getirerek mi?

Korna çalmak nasıl bir protesto şeklidir? hiç yoktan iyimidir? Her ne olursa olsun tepki vermeyen geniş kalabalıklardan daha mı iyidir diyorsun. Hiç zannetmiyorum. Korna çalarak, yürüyüş yaparak, birilerini linç etmeye çalışarak yada kendini koruyacak olan kendi polisine zarar vermek nasıl bir protesto şeklidir. İnsan sokağa dökülünce aklını kaybeder. Düşünerek hareket edemez, adrenali fırlamıştır. Hele bi de ülke meselesiyse konu hiçbir Türkü tutmak mümkün değildir. Bu doğru ne yazıkki demeliyim biz Türkler böyleyiz. Kanımız deli akar çoğu zman. Ama bizim protesto ettiğimiz sonuçlar hiçte böyle hazırlanmamıştır farkındamıyız. Bu işler hiç de sokakta yürüyerek kurgulanmamıştır. BU işler sanırım çok çalışmayı gerektiriyor. Elin gavuru, elin ecnebisi, elin şerefsizi ne yazıkki bizden daha çok çalışıyor. Sokağa dökülüp sinirlerimizi boşaltarak olmaz bu işler. Çalışmak lazım. Zannederim bu sokağa çıkıp sağa sola saldıran kalabalık, televizyona çıkıp ta seve seve canımı veririm bu vatan için diyen vatandaş samimi değil. Seve seve canını verecek bu kişiler samimi olsalar tembel olmazlar. Eğitimsiz olmazlar. Bahaneyi hep dışarda aramazlar. Azıcık kendilerine bakarlar ve ömrünün sonuna kadar gece gündüz çalışır. Gavurlar böyle yapıyor.

22 Ekim 2007 Pazartesi

Cendere

Bu bloğun ilk adı cendere idi aslında. Cendere şu anki haleti-ruhiyemi çok anlatan bir kelime. Hani insanın bir tarafı koşar diğer tarafı durur ya işte böyle birşey. Benim aklım koşuyor ayaklarım duruyor, herşey fikirde kalıyor. Yazıya burdan başlamak kafa karıştırdı aslında. En azından kafam nasılsa kelimelere de aynısı yansımış. Konuya şöyle de başlayabilirdim:
Maslow'u bilmeyen yoktur. Şu meşhur ihtiyaçlar piramidi. Ben şu an neresindeyim diye düşünüyorum o piramidin. Verdiğim cevap cenderemi daha da sıkıntı verici bir yer yapıyor.

18 Ekim 2007 Perşembe

Ne yazmak lazım ve neden?

Ne yazmak lazım.
Yazılmayanı mı?
Hiç bir yerde göremediğiniz harika yorumları mı?
Size ilham verecek harika fikirlerimi?

Hayır ben bunları yazmıyıcam. Belkide bunları yazamayacağımdandır.
Hayır hayır kesinlikle böyle bir derdim yok. Benim derdim kendimle.
-Yazmak bana birşeyler kazandırır mı?
-Evet.
-Öyleyse yazıyorum. Aklıma ne gelirse, o gün neye üzüldüysem, neye sevindiysem, neyden nefret ettiysem, neye güldüysem, neyin hayalini kurduysam.